29 Ara 2010

Yeni Yıl

Her yıl radikal değişim kararları alırım yeni yıl arifesinde. Yeni yılın çok farklı olacağını söyler dururum kendi kendime.
"Spora başlayacağım"
"Daha sağlıklı besleneceğim"
"İzlemem gereken filmleri izleyeceğim"
"Kendime daha fazla zaman ayıracağım"
"Artık insanlara çok fazla güvenmeyeceğim"
Her sene de -çok affedersiniz - aynı bokları yemeye devam ederim. Bir, bilemedin iki hafta sonunda tüm radikal değişimler geldikleri gibi giderler...

Bu sene de var elbette aklımda yeni fikirler. Ancak artık akıllandım. Artık gerçekleştiremeyeceğim kararlar almıyorum. Onun yerine daha makul, gerçekleşmesi daha fazla mümkün olan kararlarla yetiniyorum.
"İnsanları kırmamaya daha fazla özen göstereceğim."
"Elimden geleni hiçbir zaman ardıma koymayacağım."
"Daha az sevip, daha az üzüleceğim."
Bu sene de insanlara daha az güvenmem gerektiğinin farkındayım ama doğuştan gelen bir ahmaklık benimki, ne kadar yanılırsam yanılayım insanlara güvenmeye devam ediyorum.

Hissediyorum, yeni yıl çok farklı olacak. Her şey daha da güzel olacak.

Gerçekleşsin veya gerçekleşmesin, her yeni yıl arifesinde hayatımda radikal değişimler yapacağıma dair kararlar alırım. Bu sene de...
Sizin de kafanızda yeni yılda uygulamak istediğiniz kararlar varsa, gerçekleşsin veya gerçekleşmesin, sıkıca tutun onları. Hayatınızı değiştirebileceğinizin farkında olun. Bilirsiniz ki; değişmeyen tek şey değişimin kendisidir...

İyi seneler!

14 Ara 2010

Açık Mektup

Ben artık çok sıkıldım.
İnsanların beklentilerinden sıkıldım.
Her konuda hatasız olmam gerekliliğinden sıkıldım.
Konuşmalarımda en ince ayrıntılara kadar dikkat etmek zorunda olmaktan sıkıldım.
Herkesin kırılmak için fırsat kollamasından,
En küçük hatada, yaptığım tüm iyiliklerin yok sayılmasından,
İnsanları kırmamak için gösterdiğim yoğun çabanın boşa çıkmasından,
Gerçekten çok sıkıldım.

Ben insanlara kırılmamak için bahane ararken, insanların kırılmak için bahane aramasından da,
İnsanların bana yaptıklarını yok sayabilirken, benim yaptıklarımı büyütmelerinden de,
Herkesin mutsuz olmak için bir bahane yaratıp, beni de bu bahaneye dahil etmelerinden de,
Benim yüz düşündüğüm adamın beni bir düşünmemesinden de,
Gerçekten,
Gerçekten çok sıkıldım!

Not: Bu yazı arabesk bir söylenme, 'kimse beni anlamıyor" temalı ergen tribi değildir. Şekil itibariyle ikisini de andırıyor olsa da aslında herkese açık bir mektuptur.

9 Ara 2010

Büyük Beklentiler Enstitüsü

[Şizofren Mod: Açık ]
Mutsuzuz...

O kadar çok insan mutsuz ki... Kimisi aşktan, kimisi paradan, dostluklardan, ailesinden, okulundan, işinden yana dertli insanlar... 

Herkes Büyük Beklentiler Enstitüsünün vaatlerine kanmış. Herkes sahip olduğundan daha fazlasını hak ettiğine inanmış.
Neredeyse kimse istediği mesleğe sahip değil. Kimse hak ettiği kadar para kazanmıyor. Kimsenin ailesi kendisini anlamıyor. Dostları hiç onu düşünmüyor kimsenin. Kimse verdiği kadar aşk alamıyor karşılığında...

Büyük Beklentiler Enstitüsü her şeyin en iyisini vaat etmiş onlara, ellerinde olanın fazlasını istiyorlar.

Mutlu olanlar da yok değil tabi. 
Kediler mutlu mesela. Deliler de öyle... Onlar Büyük Beklentiler Enstitüsünden torpilli olanlar... Sahip olabileceklerinden daha azı vaat edilmiş onlara, sahip olduklarıyla mutlu onlar.

İnsanlar mutsuz.
Büyük Beklentiler Enstitüsünün yalanlarına inanmışlar. Beklentilerini o kadar büyütmüşler ki sürekli hayal kırıklığı, sürekli mutsuzluk... Beklentileri küçültmek lazım mutlu olmak için belki de. İşten de, aşktan da, dostlardan da beklentileri azaltmak lazım...

İşin kötü yanı, Büyük Beklentiler Enstitüsünü şikayet edebileceğimiz bir mercinin de olmaması. Ne polis, ne mahkemeler bir çözüm bulabilecek güce sahip maalesef. 

Geriye bir tek hayata dert yanmak, hayata şikayette bulunmak kalıyor ama Büyük Beklentiler Enstitüsünün ta kendisi değil midir hayat?

[Şizofren Mod: Kapalı ]

7 Ara 2010

"Neden yazıyorum?"

"Neden yazıyorum?" sorusunun cevabını çok düşünmüş, hiçbir zaman da tam olarak bulamamışımdır. "Yazmak için kimsenin bir sebebi olmamalı. Okumak dünyada elzem olduğu halde, okumayan ülkemde yazmanın sebebi aranıyor, arıyoruz..." diyor Hanefi Avcı malum kitabının başında. Bu görüşe tam olarak katıldığım söylenemese de, okumayla ilgili olan kısmında haklılığı yadsınamaz. Ancak yine de her insanın, çok iddialı olduysa pek çok insanın diyelim, yazmak için sebebi vardır.

Pek çok insan günümüzde, maalesef, para için yazıyor. Gazetecilerden, köşe yazarlarına, 'best seller' olma arzusundaki yapay yazarlardan, kimi blog yazarlarına kadar pek çok yazan,  kodamanların dalkavukluğunu yaparak, ortaya olur olmaz iddialar atarak, üstüne vazife olmayan konularda ahkâm keserek, yersiz polemikler yaratarak para kazanmaya çalışıyor. Bunu yaparken de ne etik olarak yaptıkları hataların, ne de edebi hadsizliklerinin farkına varabiliyorlar. Dolayısıyla ortaya çıkardıkları ürün ne tarihte bir belge niteliği kazanabiliyor, ne de kalıcı bir yapıta dönüşebiliyor. Yanlış anlaşılmasın, yazılan her metin ya tarihi bir belge, ya da kalıcı bir yapıt olmalıdır demiyorum. Vurgulamak istediğim; para kazanmak arzusuyla yazan insanların, başka fikirlere karşı tahammülsüzlüğü ve kendi beyanatlarıyla tutarsızlıkları karşısında, kibarca, pek de değerli olmayan üretimler yaptıkları.


Öte yandan yazmış olmak için yazan insanların da sayısı göz ardı edilemeyecek kadar çok. Kendi fikirlerini ifade etmek yerine, kitlelerin beğeneceği, insanların ilgileneceği yazılar kaleme alanlardan bahsediyorum. İnsanların duymak istediklerini yazıyorlar ki bu da -okumayı seven bir insan dahi olsanız- sizin için okuması ıstırap bir karalama olarak çıkıyor karşınıza. Kasıtlı bir dil bilgisi katliamı, kelimelerle anlatamadıklarını noktalama işaretleriyle anlatabileceklerini düşündüklerinden olsa gerek, bol "ünlem", "soru işareti" ve sayısı sabit olmayan "nokta" kullanımı hem gözünüzü yoruyor, hem de anlatılmak isteneni anlamak için fazladan çaba sarf etmenize neden oluyor. Yazan kişinin, çeşitli nedenlerle, benimsemediği fikirleri, düşünceleri içeren yazılar, ilkokuldayken zorla okutulan ödev kitaplar kadar itici geliyor bana.


Yazmak, naçizane fikrimce, severek yapılması gereken bir eylemdir. Yazdığınız ister bir roman, ister bir şiir, ister sadece fikirlerinizi dile getirdiğiniz bir deneme olsun, severek yazmıyorsanız yazmanın tadına gerçekten varmış sayılmazsınız. Şöyle izah edeyim; kendinizi ifade biçimi olarak yazmayı benimsememiş bir insansanız, ya para kazanmak için yazıyorsunuzdur ya da yazmış olmak için...


                                                                  * * *

Dolayısıyla "Neden yazıyorum?" sorusunun cevaplarının başında "Kendimi daha iyi ifade edebiliyorum" geliyor. Konuşurken kelimelerle aram bu kadar iyi değil. Kimi zaman ya yersiz ya da yetersiz bulurum diyaloglardaki yerimi. Konuşmadığım zamanlarda da bazen konuşmayı düşündüğümden, konuşurken konuşmak istediğimi konuşamayabilirim. Hâlbuki yazarken, tekrar tekrar başa dönerek, söylemek istediklerimi, kelimeleri adabınca dizerek, daha iyi ifade edebiliyorum. Eğer kendinizi yazarak ifade edebilenlerden değilseniz şöyle izah etmeye çalışayım; muhtemelen sizin de başka bir yönteminiz vardır kendinizi ifade etmekte kullandığınız, farkında olduğunuz ya da olmadığınız... Konuşmak, çok konuşmak, boş konuşmak, öz konuşmak, iyi konuşmak, şarkı söylemek, dans etmek, resim çizmek, spor yapmak, kavga etmek, müzik yapmak... İşte "Ben müzik ile söylemek istediklerimi daha iyi ifade ediyorum" diyorsanız mesela, sizin müzikle ilişki yaşarken hissettiklerinizin benzerini, ben yazarken hissediyorum.


"Neden yazıyorum?" sorusunun pek çok cevabı var benim nazarımda. Kendimi ifade etmek bunların başında geliyorsa da diğer sebepleri başlıca şöyle sıralayabilirim:
  • Biraz utanarak da olsa beğenilmek için yazdığımı itiraf edeyim. Daha doğrusu beğenilmek için yazmıyorum aslında ancak yazdıklarım beğenilsin istemiyor değilim. Aksini iddia etmem zaten komik olur, beğenilmek gibi bir derdim olmasaydı bu yazı sizin tarafınızdan okunmak yerine "hard-disk"imin bir köşesinde sürünüyor olurdu. Başka bir yazı konusu olmasına rağmen, belirtmeden geçemeyeceğim ki "beğenilmek gibi bir derdim yok" diyen insana inanmam.
  • Delirmemek için yazıyorum. Eminim size de oluyordur, aynı anda pek çok konuyu düşünmeye çalışırsınız, beyniniz o kadar hızlı çalışır ki zihniniz ipin ucunu kaçırır ve birden "Ne düşünüyordum ben en son?" diye kala kalırsınız. Bu durumu alın onla çarpın, böyle hissettiğimde yazarak dizginliyorum kendimi.
  • Düşüncelerim konusunda insanların fikirlerini merak ettiğim için yazıyorum. Örneğin para için yazılan yazıların güzel olduğunu düşünen biriyle karşılaşırsam, neden öyle düşündüğünü anlamaya çalışıyor, tartışmasını bilen ve makul izahatlar getiren biriyse, gerekirse konu hakkındaki düşüncemi yeniden gözden geçirebilmek için yazıyorum.
  • Emin olmadığım konular hakkında, din gibi, aşk gibi net yargıların bulunmadığı mevzularda kendi düşüncelerimi derleyip toplamak için yazıyorum. 
Sonuç olarak; yazıyorum. Nedeni ne olursa olsun yazıyor ve paylaşıyorum. Siz de zaman ayırıp okuyorsanız ne ala, müteşekkirim.


Burası herhangi bir temaya bağlı kalmadan, olan bitenler hakkında, bitmiş gitmişler hakkında, giden gelenler hakkında, kısacası dünya, dolayısıyla kendim, hakkında düşüncelerimi paylaşmak istediğim bir sayfa...


Bu vesileyle hoş geldiniz ve dolayısıyla hoş bulduk!