15 Şub 2013

İki mim

Aslında bu izleyicisi olmayan, adeta ıssız bir adayı andıran, vaktinde açtığım sonra da kapatmak istemediğim, kenarda durup duran bloğum mimlenmedi elbette; okuduğum kitaplar hakkında yorum yaptığım Ebediyen Edebiyat üzerinden mimlendim ancak EE okurlarını bu kişisel detaylarla yormamak adına buradan cevap vermeyi uygun gördüm. 

Liebster Award diye bir etkinlik varmış, sağolsunlar sevgili Taha ve sevgili Emine Hanım da beni mimlemişler. Teorik olarak bu mimin yayılması için benim de başkalarını mimlemem gerekiyor ancak hem hali hazırda mimleyecek insan kalmadı sanıyorum, hem de zaten mimi Ebediyen Edebiyat'ta cevaplamayarak bozduğum kuralları bozmaya devam etmiş olayım dedim... 

Önce Taha'nın soruları ve cevaplarım: 

1.Bir adaya düşsen yanına alacağın 3 kitap hangileri olurdu? 
Tekrar, tekrar okuyabileceğimi düşündüğüm; Sezgin Kaymaz - Sandık Odası, Dostoyevski - Suç ve Ceza, Harry Potter serisinin tüm kitapları (bu 1 tane sayılır mı?) sayılmazsa da Reşat Nuri Güntekin - Çalıkuşu

2.Yazı yazma kabiliyetin var mı? 
Burada şu ayrım önemli; evet, dili kullanma ve okunabilir yazılar yazma kabiliyetim var ancak iş edebi bir şeyler üretmek ise hayır, kendimi amatör bir edebiyatçı olarak görmüyorum.

3.Gereksiz gördüğün kitaplar var mı?
Var tabi, olmaz olur mu? Elif Şafak'ın bakkalda çikolata satar gibi satmaya çalıştığı kitaplar, Grinin Elli Tonu serisi, popülariteye ayak uydurup gençler üzerinden prim yapmaya çalışan "fantastik" olduğunu iddia eden kitaplar... 

4.Edebiyat Dergilerini takip eder misin? Takip ediyorsan bunlar hangileri?
Tam olarak takip ettiğim bir dergi yok, Sabit Fikir ücretsiz olduğu için her ay okuduklarım arasında sanıyorum. Aslında istiyorum düzenli olarak bir kaç dergiyi takip etmek -NOTOS, Dünyanın Öyküsü, Roman Kahramanları, Kültür Mafyası- ancak bütçem elvermiyor henüz. Bir de beklediğim kadar başarılı işler görüp görmeyeceğimden emin değilim özellikle şu son dönemlerde... 

5.Günümüzün roman,şiir,öykü,deneme türünde yetkin olan yazarları kimlerdir? (Tek kişi olmayabilir)
Yeni yazarları okuma imkanı bulamadım pek, klasiklerden isim vermek de fazla klişe olacaktır, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu vs. diye... Bu soruyu ancak bir kaç yıl sonra hakkıyla cevaplayabilirim  sanıyorum ki.

6.Kitap ne zaman okursun?
"Canım istediğinde" fazla mı iddialı bir laf olur? Ama sahiden canım istediğinde okurum... Genelde fırsat bulmamla canımın istemesi denk düşer zaten. En çok geceleri okuyorum ama sanırım, bir de yolda çok okurum.   

7.Kitaplarınızı kıskanır mısınız? (Paylaşmak istemeyebilir bazıları)
Kıskanırım. Kıskanmam da, kitap ödünç verme konusunda cimriyim sanırım; kitaba hakkettiği muameleyi gösterecek, okumayı hakkedecek insanlara veririm sadece kitaplarımı. 

8.Hangi edebi dönemde yaşamak isterdin? 
Aslına edebi açıdan yaşadığım dönemden memnunum, zira şimdiye kadar gelmiş örnekleri okumak açısından en ideal dönem şu an (yarın da o an olacak) Ama divan edebiyatının safsatasını seviyorum sanırım içten içe. 

9.Okuma oranı nasıl attırılabilir? 
Çok kapsamlı bir soru esasen bu, Milli Eğitim bir şeyinin okumadığı kitabı çok da gerekli bulmadığı bir memlekette ne yapılabilir, nasıl yapılır, beni aşan konular.

10.Nelere özlem duyuyorsun? 
Sükunete, sakinliğe ve boş vermişliğe... Sorumluluk, güçlü durma zorunluluğu, başarı hırsı, koşturmaca yordu beni, bunların aksi ne olursa başım üstünde yeri var. Bir de sağlık, sağlığa özlem duyuyorum -ailem adına- 

11.Popüler kitapları mı takip ediyorsun?
Popüler kitapları -da- takip ediyorum, evet. Hakkında görüşüne değer verdiğim insanlardan iyi sözler duymuş, iyi yazılar okuduysam popüler diye uzak durmuyorum bir kitaptan. 

Bunlar da Emine Hanım'ın soruları ve cevaplarım: 

1.Biraz klasik bir soru olacak ama blog yazmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz? Blog isminiz nereden geliyor?
Ebediyen Edebiyat için; okuduğum kitaplar hakkında düşündüklerimi unutmaya, kütüphaneden aldığım kitapları hatırlamamaya başladığım için bunları bir yere yazma kararı almıştım, sonra bloğa yazayım madem demiştim. 
Burayı neden açtığımı hatırlamıyorum sahiden, sanırım anlatmak istediklerim varmış o dönemde, sonra vazgeçmişim. 

2.Blog “İZLE”rken nelere dikkat edersiniz? Hangi alanlarda yazan bloglar sizin için önceliklidir? Ne tür paylaşımların olduğu blogları izlemeyi düşünmezsiniz?
Blog izlerken gönderilerine şöyle bir göz atarım. Sitenin tasarımı (sade olması özellikle), yazım kurallarına dikkat edilip edilmediği ve ne olduğunu iddia ettiğiyle ne yazdığı arasındaki uyum önemli benim için. Yani kitap bloğu olduğunu iddia edip sevgilisiyle yaşadıklarını, aldığı kozmetik ürünleri ne bileyim dün akşam pişirdiği yemekleri yazıyorsa izlemem. Çok az kitap dışı blog izliyorum, kişisel hatırat bloglarından uzak durmaya çalışıyorum mümkün mertebe. Söyleyecek çok söz var, uzatmayayım, bu kadar olsun. 

3.Kitap seçimlerinizde hangi türler öne çıkar? Kitap türü seçimleriniz neye göre değişiklik gösterir? Favori yazarlarınız kimler?
Özellikle okuduğum bir tür yok. Okumadığım bir tür de yok esasında; pembe dizi mi, beyaz dizi mi, romantik mi deniyor bilmiyorum, sulu zırtlak romantik kitapları tercih etmiyorum sadece. Kitap türünden çok kitap seçiyorum çünkü okurken... Favori yazarlarımı Vikitap'tan kopyalayıp yapıştırıyorum:

4.Kitap okumaya eşlik edecek olmasa olmazınız var mıdır? Nerede ve ne şekilde okumaktan daha çok hoşlanırsınız?
Ritüelleri severim ancak kitap okumak için olmazsa olmazım yoktur. Okuduğum esere göre not alacak herhangi bir şey veya şiir kitabı okuyorsam beğendiğim şiirleri işaretlemek için post-it bulundurmaya gayret ediyorum. Gece en sessiz anına ulaştığında, bir de yolculuklarda (uzun, kısa fark etmez) kulağımda kulaklığımla okumayı seviyorum. Müzik dinlerken okumak, çoğu zaman dış seslerden korunmak için tercih etsem de, hoşuma gidiyor. 

5.Bir kitabı almadan önce hakkında araştırma yapar mısınız? Kitaplar hakkında yapılan yorumlar sizi ne kadar etkiler? 
Spontane kitap alışverişlerim genellikle kafamda planladığım kitaplarda oluyor. Görüp de merak ettiğim bir kitabı almadım hiç. Yorumlar, yapan kişiye göre, etkili oluyor elbette. Genel olarak mevcut listeme sadık kalıyorum, gerektiğinde ona eklemeler yapıyorum. 

6.Kitaplarını gözünüz kapalı alacağınız ve kitaplarını asla okumayacağınız yazarlar kimler? Neden? 
Kitabını gözüm kapalı alacağım yazarlar yukarıdaki isimler muhtemelen. Asla okumayacağım fazla iddialı ancak Elif Şafak, Stephen Mayer, Suzanne Collins, Paulo Coelho, Suzanne Tamaro vb. uzun vadede okumayı planlamadığım isimler. 

7.Kütüphanenizin sizce en değerli kitap ya da kitapları hangileridir? Neden? 
Sevgili sevdiceğimden hediye gelen Turgut Uyar - Büyük Saatler ile ikinci yeni sevgimin başladığı dönemlerde ilk aldığım kitap Cemal Süreya - Sevda Sözleri değerli kitaplar. Onun dışında "nesnel" olarak bağlandığım bir kitap yok, hepsini yenisiyle değiştirebilirim sanırım. (Bir kaç Adam Yayınları basımı Aziz Nesin ve Latife Tekin'i tenzih ederim) 

8.En sevdiğiniz üç roman karakterini nedenleriyle paylaşır mısınız?
Sevgili Arsız Ölüm'den Dirmit, hayal gücü, cesareti ve saflığı sebebiyle. Başka gelmedi aklıma şu an...

9.Aklınızda kalan, sıklıkla kullandığınız kitap cümleleri var mı? Varsa paylaşabilir misiniz?
Yok maalesef.

10.Kitaplarda okuyarak etkilendiğiniz ve ardından görmeye gittiğiniz mekanlar oldu mu? Varsa nereleri bu şekilde gördünüz?
Bunu da pas geçiyorum, bu da yok maalesef. 

11.Kitapların beyaz perdeye aktarılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Beğendiğiniz uyarlama var mı? Hangi kitabı ya da kitapları beyaz perdede görmek istersiniz?
Fazla üstüne gidilmesi gereken bir mesele değil bence; %99 oranında kitabı filminden daha iyi oluyor çünkü orada okurun kendi hayal gücü söz konusu. Sinemada ise yönetmenin düşündüklerini görüyoruz, dolayısıyla yine genellikle beğenmiyoruz. Ama son zamanlarda Hobbit, benim için kitabından iyi bir film olarak yer aldı sinemalarda... 

Böyleyken böyle... Ne olur mim meselesinin hakkını tam olarak vermediğim için kusuruma bakmayın, sevgiler saygılar benden. Edebiyatla! 

13 Eyl 2012

Naçizane...

Efenim bir avuç takipçisi olan blog'umu epeydir boşladığımın farkındayım elbet; bilmeyenler için belirteyim aktif olarak yazdığım blog adresim şurası esasen: http://ebediyenedebiyat.blogspot.com/

"Aman bana ne senin okuduğun kitaplar hakkındaki düşüncelerinden, ben buradaki yazılar gibi yazılar istiyorum!" diyen olursa da bundan böyle naçizane şu adreste yazma girişimlerim olacak: http://www.yalnizlarmektebi.com/

Bunu haber vereyim dedim, saygılarımı sunarım.

23 Oca 2012

Bir Şarkı, Bir Ressam, Bir Yazar ve Tek Bir Soru.

Su bana ne verdi?

Hayat mı?

Bahsi geçen şarkı: What The Water Gave Me - Florence & The Machine


 
Temizlik mi?

Frida'nın aynı isimli tablosu - Lo Que el Agua Me Dio - Frida Kahlo






















  

İlham mı?

Ve Virginia Woolf

Kendini yeterince yetenekli hissetmeyen, yeteneğini kaybettiğini düşünen yazar depresyona giriyor ve 1941’de evlerinin yakınlarında bulunan Ouse nehrine ceplerine taşlar doldurarak atlayıp intihar ediyor.

Ve şarkının sözleri şunu diyor:

Lay me down, let the only sound be the owerflow. Pockets full of stones










 Bak Virginia'ya. O ölümü bulmuş suda...

11 Oca 2012

Futbol Üzerine


"Halk, bizde maça neden gider bilir misiniz? Kendi başına kalınca kafacığını işletemediğinden. Maçta gözünün önünde bir şeyler oluyor ya, kendini bir heyecana kaptırıyor ya. Bunu arar işte. Kendi içinden hiçbir şeyi ateşleyemediğinden. Niye gazetelerde bu kadar fıkracı var. Halka çiğnenmiş hazır-lokma görüşler hazırlayabilmek için. Maç da öyle. Sokaktaki adam bir hafta öncesinden ona hazırlanır. Gelir görür. Bir hafta kadar da lafını eder.
Ustaca oynanan, yelpaze gibi açılan bir akının, dantelâ gibi örülen bir kombinezonun, beş pas ötesini hesaplayan satranççı bir taktiğin estetiğine varamayanlara futbolu övmeye kalkmayın. Seyircisinin muhayyile kısırlığı, bize futbolun bir güzel sanat olduğunu unutturmamalı. Oyun biter, yenen, yenilen bir yana, yapılan ortak bir ayindir. Top üzerine ortak bir senfoni. Takımların orkestra gibi icra ettiği. Oyun biter bu senfoni kalır geride. Eğer o maç iyi bir maç idiyse."
Haldun Taner, On İkiye Bir Var - Ases

21 Ara 2011

Hakkımda 7 Gerçek


Geçenlerde, şimdi adını hatırlamadığım, bir blog'ta görmüştüm bu "Hakkımda 7 Gerçek" mimini. Bana sorsalar ne derdim diye düşünüyordum ki "Aman" dedim "Epi topu 10 takipçisi olan blogta kim mimleyecek de cevaplamak zorunda kalacağım?". Hata etmişim! Kitap Kulübünden tanıdığım Şevket  -mimleyecek kimseyi bulamayınca- beni ve Gizem'i mimlemiş!

İş ciddiye binince ben de bu sefer geçiştirmeden düşünmeye başladım ve şunlar çıktı ortaya:
 
1) Bir kere burnum çok büyüktür benim. Hem gerçek, hem mecazi anlamda yani; sahiden evlere şenlik bir burnum vardır ve oldukça ukala bulurum kendimi çoğu zaman. Ukalalık konusunda -özellikle eleştiride bulunmaktan bahsediyorum- her ne kadar kendimi dizginlemeye çalışsam da çok başarılı olduğum söylenemez; konuşurum, konuşurum, bir zaman geçer, sonra kendi kendime kızarım  "Sana ne?!" diye. İnsanların %97.3'ü (küsuratlı yazayım da salladığım belli olmasın) kritik edilmekten hoşlanmazken, nedir bu eleştirideki ısrarım ben de bilmiyorum. Neyse ki yakinen tanıyanlar bir süre sonra alıştıklarını, o kadar da sinirlerine dokunmadığını söylüyor, bilmem ne kadar doğru, ne kadar yalan...

2) Yeni tanıştığım insanlara karşı hep ön yargılıyımdır. Kişileri hiç bir zaman siyasi görüşlerine, dini inançlarına, yaşlarına, cinsiyetlerine göre değerlendirmem lakin yeni tanıdığım insanlar için ilk önce hep "Bana ne zararı dokunacak acaba?" sorusu gelir aklıma. Daha yirmi bir yaşımda "hayatın sillesini yemiş", "kaderin çemberinden geçmiş" dramatikliğine düşmekten imtina ediyorum ancak bunun, şimdiye kadar yaşadığım "şahane" insan tecrübelerinden kaynaklandığı dışında bir izahatını da bulamıyorum maalesef.

3) Ölümden korkmuyorum. Daha doğrusu, kendi ölümümden korkmuyorum. Buradan da "hayatı çılgın maceralarla yaşıyorum, kah motosiklette parende atıyorum, kah ipsiz bungee-jumping yapıyorum!" gibi bir sonuç çıkmasın; yaşama değer veriyorum, dünyadaki her kötülüğe, hatta insanoğluna rağmen yaşamanın güzelliğine inanıyorum. Demek istediğim; bir gün, yarın ya da elli yıl sonra fark etmeksizin, bir gün öleceğim gerçeği beni ürkütmüyor. Sevdiklerimi, yakınlarımı kaybetme korkusu çok daha ağır basıyor çoğu zaman.

4) Amma derin mevzulara girdim yahu biraz yüzeysel detaylara değineyim: Çok fena Desperate Housewives hayranıyım. Tamam "hayran" kelimesi biraz abartı oldu ama şu sıralar son sezonu oynayan dizinin tüm bölümlerini izledim ve izlemeye devam ediyorum.

5) Çok para kazanmak istiyorum ama vallahi kendi lüksüm için değil; bu parayı sokak hayvanları ve sanata yatırmak istiyorum. Sokak hayvanları için devasa bir rehabilitasyon merkezi (barınak değil!) ve tiyatro, sinema, kitap, müzik, televizyon, sergiler yani ucu sanata dokunan pek çok mecrada icraatı bulunan bir şirket kurmak arzusundayım. Tabi bu isteklerin ikisini de karşılamam için hiç bir harcama yapmadan ömrümün sonuna kadar çalışmam gerektiği gerçeğini göz ardı ediyorum şimdilik, belki şans oyunları oynamaya başlarım.

6) Beşinci maddeyle alakalı olarak; her zaman yazarak ya da oynayarak para kazanmak istemişimdir ama yukarıdaki ideallerimi öyle bir meslekle gerçekleştirmenin çok daha zor olduğunu düşündüğüm için "çok da bayılmadığım" gemi makineleri işletme mühendisliğini okuyorum. Hem dünyayı gezip, hem para kazanma ihtimalinden de çok şikayetçi değilim ama oyunculuk kadar büyülemiyor beni. 

7) Bu 7'nin sırrı yedinciyi bulamamaktan mı geçiyor acaba? Benim de aklıma gelmedi yedinci olarak yazacağım bir şey. Buradan Almanya'daki amcamlara selam ederim, küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden.... (Aa dur dur buldum! Part-time palyaçoluk yapıyorum! Bak sahiden hakkımda az bilinen bir gerçek oldu bu)

Şimdi tekrar okudum da yazdıklarımı, bunları kimseye değilse bile kendime anlatmaya "ihtiyacım" varmış sanki! Bu vesileyle Şevket'e tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.

Ben de Ebediyen Edebiyat'ta beraber yazdığım Chiquita'yı mimliyorum huzurunuzda. Kendisinin kişisel bir blogu olmadığı için (bu mim işinin ruhuna tamamen aykırı olduğunu bile bile) mimini burada yayınlamayı teklif ediyorum aynı zamanda. Ek olarak 22dakika'dan arkadaşım http://icdeddpeople.blogspot.com/ blog'unun sahibi ICDeddBirds (Yiğit İpeker) mimleniyor.

25 Kas 2011

Beraber Rakı İçmek İstediğim İnsanlar

Rakı, öyle herkesle içilmez malum.Kendine has, keyifli bir adabı vardır rakı içmenin, böylesi adabı olan başka içki de yoktur zaten. 
Aşağıdaki isimler benim rakı sofrasına beraber oturmak istediğim insanlar... Onlar çalsa, onlar söylese, onlar anlatsa ben dinlesem... Kiminin yeri bambaşka tabi, rakı sofrasında sadece izlesem bile olur, o derece. Yani hayali bile sarhoş etmeye yetiyor işte bazen.
Bir de listeye eşlik edecek bir parça ekleyeyim; 





,