11 Nis 2011

KÜFÜR!

Küfürlü konuşmak, sanıyorum ki, kişinin kendini dışarıya yansıtma biçimi. Büyüme takıntılı ergenlerin sigara içmesi, kendini adamdan saydırmaya çalışanların sokak ortasında tespih sallaması gibi; küfürlü konuşanlar da kendilerini bir şekilde "bıçkın" sergilemek arzusunda olan insanlar.

Küfürlü konuşan insana tahammülüm yok. Noktalama işareti kullanır gibi oraya buraya "koyan", en ciddiyetsiz tepkisini dahi sinkafsız gösteremeyen adamdan hiç haz etmiyorum. Zaten her insan evladına ön yargıyla yaklaşan bir yapım var -ki ayrı bir yazı konusudur. Bunun üstüne, herhangi bir kişinin konuşurken kullandığı kelimelerin kapasitesi, gözle görülür bir biçimde dar olduğunda insanlardan tamamen uzaklaşır buluyorum kendimi. 

Yalnız burada şu ayrımı yapmam lazım; küfürlü konuşmak ile küfür etmek aynı şey değildir. Küfürlü konuşmak bir süre sonra alışkanlığa dönüşür, yavaş yavaş yaşam tarzın olur. Ondan sonra beş yaşındaki çocuğun yanında da, altmış yaşındaki dedenin yanında da hızını alamayıp okkalı bir küfür savurur hale gelirsin.

Halbuki küfür etmek öyle değildir, sınırları vardır. Severim ben ağza yakışan, yerinde edilmiş usturuplu sinkafı.
 Küfür etmek, hele ki güzel küfür etmek ustalık gerektiren bir iştir. Mesela Neyzen Tevfik şiirlerinde gülüp beğenirken, beklemediğimiz birinden duyduğumuzda aynı şeyleri hissetmeyebiliriz bir küfrü. Hatta Can Yücel'in dediği gibi "Küfür burjuvazinin ağzında bir lağım çukuru, işçi sınıfının ağzında bir çiçektir!" belki de...


Dolayısıyla, küfrün toplum ahlakını bozduğu yönündeki inancın doğru olduğunu söylemiyorum. Ancak küfür doğru yerde, doğru zamanda kullanıldığında etkili bir silahtır, öteki türlü sululuktan, hadsizlikten başka bir şey değildir. Küfürlü konuşmayı adet edinmiş güruha ise tek bir sözüm var; siktir git!